Çift dillik sürecinde çocuğun iki dile de maruz kalma oranı onun her bir dildeki yetkinliğini doğrudan etkiler. Bu anlamda çift dillilik sürecinde, nasılsa Türkiye’de yaşıyoruz ve Türkçe’yi öğrenecek düşüncesiyle İngilizce’ye ağır verilmesini doğru bulmuyorum. Çift dillilikten bahsediyorsak çocuğun dillere mümkün olduğu kadar eşit miktarda maruz bırakılması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sonrasında 3 yaşına gelen çocuk kendini İngilizce ifade etmeyi ve İngilizce kelimeleri kullanmayı tercih edebiliyor. Bu da yaşadığı ortamda ağırlıklı olarak Türkçe kullanıldığı için çevresiyle iletişim sorunları yaşamasına ve sosyalleşmesinin olumsuz etkilenmesine neden olabiliyor. Bu sefer aile çocuğun çevresiyle iletişim kuramaması ve okula da gideceği kaygısıyla Türkçe’yi ön plana alıp İngilizce’yi ise oldukça geri plana atabiliyor. Bu da farklı anlamda çiftdillik sürecine zarar verebiliyor.
Eşitlemek derken saat tutmaktan bahsetmiyorum. Bazen bir dile daha çok maruz kalabilirler, bazen de diğerine. Bu uzun soluklu bir süreç olduğu için günlük anlık değişikliklerden çabucak etkilenmez. Vurgulamak istediğim mümkün olduğu kadar dengeyi sağlamaya çalışmak. Bununla birlikte etkili geçirilmiş ve anlamlı girdi sağlanmış 2-3 saati, aktif olmayan pasif geçirilmiş 7-8 saate tercih ederim. Haftada 3 gün gelin oyun ablasıyla 1 saat çok aktif ve etkili geçirerek İngilizce’de kendini çok rahat ifade eden, dili rahatlıkla kullanan çocuklar var. Burada bir parantez açmak istiyorum. Çift dilli kişiler iki dilde de çok gelişmiş yetkinlikleri olsa da çoğunlukla iki dili eşit seviyede kullanamazlar. Bir dil diğerinin önüne geçer. İki dili de eşit seviyede kullanabilen çiftdilli kişilerin sayısı oldukça azdır. Bahsetmek istediğim buradaki durumdan ziyade bir dildeki yetkinliğin ve tercihin diğerinin açık ara önüne geçmesi.
Çocuğun iki dillilik sürecinde olabildiği kadar dengeyi sağlanması her iki dili de yetkin kullanabilmesi için önemlidir.